Röportaj
DEVRİM ERBİL
TÜRK RESİM SANATININ ÖNCÜ İSMİ
25.10.2016 13:13

Anadolu'nun renkli topraklarıyla besleyerek, büyülü kent 'İstanbul' ile dansa davet ettiği ve dünyaya açtığı penceresinden esen rüzgarlarla sarmaladığı ruhunu, sanatıyla dışa vuran, sanat eğitimcisi, öğretim üyesi ve ressam, Devrim Erbil, müze haline getirmeyi planladığı evinin kapılarını Bodrum Mavi Dergisine açarak, 1960'lardan bu yana tutkunu olduğu Bodrum'u, bizlere bambaşka bir pencereden anlattı.

 

Türkiye'nin sanat devi Devrim Erbil, aşkla, tutku ve heyecanla bağlı olduğu yaşam serüvenini ve yaşam felsefesini özetle, Oscar Wilde'nin şu sözleriyle aktardı:

“İnsan ruhu yaşlı doğar ve giderek gençleşir, bu yaşamın komedisidir. İnsan bedeni ise genç doğar ve giderek yaşlanır, bu ise yaşamın trajedisidir.”

 

Mavi Dergisi olarak bu sayımızda; hem Türkiye hem Bodrum için büyük bir şans olarak gördüğümüz, dünyada da pek çok müzede eserleri bulunan sanat duayenimiz Devrim Erbil ile özel bir söyleşi gerçekleştirdik. Ortakent Yahşi'deki mandalina bahçeli, içinde galeri bulunan sanatla çevrelenmiş evinde bizleri ağırlayan Erbil, Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon'un “Bodrum'u sanat ve kültür kenti haline getirmek.” projesinden yola çıkarak başlattığı girişimlerinden, sanatçı kimliğinden, Bodrum'a duyduğu aşktan akademisyenliğine, sanat organizatörlüğüne ve müzeciliğe kadar sanat ile ilgili pek çok alanda yapmış olduğu çalışmalarından bahsetti. Edinmiş olduğu bu bilgi birikimini artık Bodrum'a adayacağını, çünkü ülkemizde sanatın en iyi şekilde yeşerip, değer göreceği yerin Bodrum toprakları olduğunu, bunun kanıtının da Bodrum'un sahip olduğu tarihi değerleri, doğal güzellikleri ve hoşgörüye sahip huzur dolu yaşamı olduğunu vurguladı.

 

“Dediğim gibi buraya birçok nedenle insanlar geliyor. Hatta 2-3 ay kalıyorlar, sonra gidiyorlar ama bu kent yine kendi yalnızlığına dönüyor…”

 

Bodrum ile ilk tanışmanız nasıl oldu?

1960'larda 11 dönümlük bir koy aldık arkadaşlarla Karaada karşısında, yolu bile yoktu. O zamanlar Bodrum'u daha kimse bilmiyordu, keşfedilmemişti. Ben İstanbul'daydım o yıllarda. Sonra oraya sahip çıkamadık satmak durumunda kaldım. Bodrum ile ilişkim o zamanlardan başlar. Ancak daha sonra Bodrum çok yükselen bir çizgi gösterdi. Burası renklendi, canlandı. Herkesin bir Bodrum özlemi, Bodrum rüyası oluştu, tatil denilince Bodrum akla gelir oldu... Yurtdışında yaşayıp da ülkeye geldikleri zaman belki artık aile bağları kopmuş ama ülke özlemini Bodrum'a gelip gideren insanlar görmeye başladık… Bodrum birden bire böyle bir yer oldu. Bu kadar gelişen ve değişen Bodrum'a sanatsal anlamda da yatırım yapmak gerekir. Türk sanatının Türk resminin 60 yıllık canlı tanığıyım. 1954'te akademiye girdim; akademi tek kurumdu. Benim öğrencilerim de şimdi profesör olup emekli oldular.  Tüm Türkiye'nin sanatsal faaliyetleri orada, akademide icra edilirdi. Uluslararası bienallere oradan götürülürdü, Türkiye'nin devlet sergileri oradan yönetilirdi. O kurulun içinde çeşitli sanat etkinlikleri, festivaller, sempozyumlar düzenledim. Organizatör, küratör, sanatçı ve müzeci olarak sanat örgütlerinin başında bulundum. O yüzden Türkiye'nin geçmiş bu 60 yıllık sanatını çok iyi tanıyorum. Ve buraya,  Bodrum'a geldiğim zaman bütün bu birikimimle geldim.  Bir kent nasıl daha büyük hedeflere koşabilir? Bazı kentler için sadece yaşam standartlarının yükselmesi kendisi için daha iyi bir yaşam yeterli olabilir ama Bodrum öyle bir kent değil, hedefleri olan bir kent. Daha bugün yakınlarıma söylüyordum. Benim ileriye dönük görüşlerim içerisinde -bakın bunu inanarak söylüyorum, sezgilerim öyle diyor ve sezgilerim çok doğru çıkar- bir 10 yıl sonra Bodrum kendi nüfusunu ikiye üçe katlayacak. Çünkü burası sadece doğası güzel, denizi güzel eğlencesi güzel bir yer olmak ile sınırlı değil. 60 küsur yıldır İstanbul'dayım, artık orada sokağa çıkmak istemiyorum. Yanımda 24 katlı bina, Suadiye'de oturuyorum denizin kenarı bir semtte ama şu an her yerde binalar yükseliyor, nefes alınmıyor, gürültü, trafik bir sorun. Dolayısıyla Bodrum tercih ediliyor ve buraya çok fazla değişik kesimden insan geliyor yaşlılığını burada geçirmek için ya da doğasından güzelliğinden. Şimdi İstanbul'da böyle bir ortamda bulunmanız mümkün mü? Bir de insanlar yaşamlarında yaptıkları değişikliğin onlara huzur verdiğini biliyor. Dediğim gibi buraya birçok nedenden insanlar geliyor. Hatta 2-3 ay kalıyorlar sonra gidiyorlar ama bu kent yine kendi yalnızlığına dönüyor. 

 

Bodrum ile ilgili sanat projelerinizden bahseder misiniz?

Belediye Başkanı, çok değerli sevgili dostum Mehmet Kocadon, burasını sanat kenti yapmak istediğinden bahsetti ve bu beni çok heyecanlandırdı. İşte “kentlerin hedefi olur” derken bundan bahsediyorum. Bir örnek üzerinden gidelim, mesela Gaziantep'e jüri için çağırdıklarında gittiğimde bir uluslararası mozaik yarışması jürisiydi. Zeugma Müzesi'nde düzenlendi ki Zeugma olağanüstü bir müze. Orada bu müzeyi yılda kaç kişi ziyaret eder diye sordum, dediler ki ayda ortalama 5000 kişi, yılda da yaklaşık 60 bin kişi… Sonra dedim ki; bakın bu mozaikleri görmeye 60 bin kişi değil de 600 bin kişi gelse yılda, Gaziantep bambaşka bir şehir olur. Ve 6 milyon kişinin geldiğini düşünün, bir kenti uçurur! Ben ihtisasımı İspanya'da yaptım bu nedenle de orayı çok iyi biliyorum.  İspanya Bilbao'da bir çağdaş müze yapıldı; o Bilbao'daki çağdaş müzeyi yılda kaç kişi geziyor biliyor musunuz? –ki küçük bir şehir, hatırımda kaldığı kadarıyla 500 – 600 bin nüfuslu-  7 milyon insan geziyor, yılda... Şimdi Bodrum tatil aylarının dışında da buraya insanları getirmeli. Bu kongre turizmi, sağlık turizmi ile olabilir; eğlence dışında da birçok neden olabilir. Burası da bir müze olduğu zaman ve bir sanat kenti olduğu zaman zaten sanatçılar kendiliğinden gelmeye başlar. Çağdaş bir müzenin çekiciliği ve buranın tarihi dokusunun çekiciliği buradaki arkeolojik müzelerle coğrafi müzelerle hepsinin bir araya gelmesiyle; hem çağdaşlığı hem tarihi hem etnografyayı hepsini beraber anlatacak, ayrı ayrı merkezler kurulabilir. Bodrum'un çekiciliğini de tabi insanların yaşaması lazım ve sanatçılar böyle kapsamlı ve iklimi güzel olan bir yerde bütün bir yıl yaşayabilirler. Burada çalıştaylar artabilir sanat etkinlikleri artabilir. Mesela Mausoleion'un tekrar orada canlandırılması yapılabilir. Ben, Bodrum Belediyesi Herodot Kültür Merkezi'ni de gezdim ve çok beğendim doğrusu. Tamam, mimari açıdan belki başka bir şekilde olabilirdi. Bunlara bir şey söylemiyorum ama Bodrum'da böyle bir kültür merkezi varsa, burada bir sanat fuarı  da yapılabilir. Bu kültür merkezinde ayrıca sanat müzayedeleri yapılabilir.

 

“Bodrum'da kuracağım Devrim Erbil Çağdaş Sanat Müzesinin yeri hazır ve projesini de çok ünlü bir Türk mimar hazırlıyor. Bilbao'daki gibi, heykel gibi bir müze olacak.”

 

Bundan 20 yıl önce İstanbul'da çağdaş sanat fuarlarının olacağı söylenseydi birçok kimse çok ütopik bulabilirdi ya nasıl bir hayal gücü bunu söyletiyor derlerdi. Ama bugün Contemporary İstanbul'da sanat fuarları oluyor. Beş gün içinde 60 bin 70 bin kişi geziyor. Burada mesela Herodot'ta aklımdan geçen sanat müzayedeleri düzenlemek; ben bunları kente sağlayabilirim. Ben buranın kültür dokusuna, sanatçı, müzeci, organizatör, tecrübeli ve dünyayı tanıyan bir kimse olarak ve sadece bir sanatçı olarak bile kendi ismim, çevrem ve ilişkilerim ile birçok şey yapabileceğim gibi buradaki sanat potansiyelini gördükten sonra çok daha farklı şeyler yapılabileceğini söyleyebilirim. Burada çok güzel çalışmalar yapılıyor Aspat'ta. Murat Balkan yapıyor. Yani Aspat da gidip görülmesi gereken bir yer. Arkasından Casa dell'Arte var, Yunus Büyükkuşoğlu'nun Bodrum Torba'da, bir sanat oteli. Şimdi Küçükyalı'da tekrar böyle bir şey yapıyor. Bir tasarım fuarı var burada. Şevket Sabancı Kültür Merkezi var. Yani bunlar zaten hazırlanmış. Ufak bir hareketle bu müze bazı şeyleri bir araya getirebilir ya da uluslararası bir yarışmayla burada çağdaş bir müze kurulabilir. O müzeye nasıl eser sağlanır, tüm bunları ben tecrübelerimle kendi adına bir müze olan bir kişi olarak; kendi ismimden, tecrübelerimden, Bodrum'a bir şey vermeyi gönülden isteyen bir kişi olarak yapabilirim… Bodrum'da açtığım sergi de zaten bu hedefin bir parçasıdır. Bu sergi benim en önemli resimlerimi, kendime ayırdığım resimlerim. Bir vakfım var Devrim Erbil Kültür Sanat Vakfı; Vakfıma ayırdığım ve satılmayacak eserlerin sergilendiği bir alan olacak Şevket Sabancı Kültür Merkezi. Ve orasının Bodrum'a yakışır sergilerle açılması için bir sanat kurulu var burada, Bodrum Belediye Başkanlığında kuruldu. O kurul, bunun için çalışacak ama asıl önemlisi sevgili Başkanın Bodrum'un bir sanat kenti olması yönündeki projesidir. Ve bu projenin; çok gerçekçi, doğru ve anlamlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü herkes Bodrum'a gelmek istiyor ve herkesin beklentileri; eğlence, özgürlük, doğa… İstanbul'dan bir işadamı geliyor teknesiyle dolaşıyor, öbürü su kayağı yapıyor, öbürü de İstanbul'dan kurtulup doğayı tanımak istiyor. Yurtdışındaki de geliyor bütün akrabalarını çağırıyor.  Bunların dışında burada iklim güzel, yaşamak güzel, doğa güzel, oksijeni bol ve insanlar geliyor, gelmeli. Birçok sanatçı da buraya geldi ve burada çok sayıda ressam da var. Bunlarla birlikte burada uluslararası klasik müzik festivalleri var, sergiler açılıyor. Dibeklihan gibi her an daha çok kültür hayatında söz sahibi olmaya çalışan bir oluşum var. Bir de ben burada çağdaş bir Devrim Erbil Sanat Müzesi düşünüyorum. Bunu aslında İstanbul'da açacaktım hatta orada Belediye Başkanlarıyla da görüşmüştüm; ancak ben vakfıma ayırdığım en önemli eserlerimi, bu sergide gösterdiğim en önemli eserlerimi burada bir müze kurduğum zaman o müzeye armağan edeceğim. Müzenin yeri hazır ve projesini de çok ünlü bir mimar hazırlıyor. Yakında onu da Başkan Mehmet Kocadon'a takdim edeceğim. Ayrıca ilk defa size söylüyorum: ünlü bir mimar, Türkiye ve dünya çapında bir Türk mimarı, burada benim müzemi yapma projesini büyük bir heyecanla üstlendi. Çünkü o bir akademili. Ve zamanında benim derslerime girip beni dinlermiş. Dolayısıyla çok büyük heyecan duyduk. Geçen hafta pazar günü de buradaydı kendisi. Hocam, dedi. Bu proje çok küçük ölçekli olmasın ve burada bir heykel gibi bir müze yapalım, dedi. Bilbao'daki Guggenheim gibi… Ben de bana yakışanın bu olduğunu düşünüyorum. Yapacağım ve kendim inşa edeceğim, kimseden de bir şey istemiyorum. Ondan sonra, bu gördüğünüz havuz 100 metrekare, buranın zeminine de bir resim yapacağım. Mozaikten. İçeride gördüğünüz örnek mozaik çalışması gibi. Bu havuzunun içinin bir mozaik resim olduğunu düşününün...

 

“Hem eserlerimin orijinali hem yanında ipek halısıyla bütün dünyada dolaşan sergiler yapacağım. Çünkü ben sadece Türkiye sınırlarında kalan bir ressam değilim...”

 

Karşımızdaki mandalina deposu olarak kullanılan yeri de bir galeri haline dönüştürdüm. Orada, burada, bahçede, bu yaşadığım evde ve kurulacak olan müzede; Devrim Erbil'in sanat serüvenini izleyecek gelen insanlar. Ayrıca daha burada, bahçede vitraylar ve çeşitli ışıklandırmalar da olacak, bir ahenk olacak. Kısacası bu alan açık hava müzesi gibi ama her yerinde görülecek bir şey olan bir yer olacak. Buraya adayacağım kendimi. Sadece önümü kesmesinler. Güzel bir projeye destek olunsun yeter ki başka bir şey de istemiyorum çünkü vakfım var ve sanattan kazandığımı da buraya vereceğim. Sergide satışın olmadığı ama Bodrum'a armağan edeceğim eserlerden olan bir seçki getiriyorum. 40 – 50 resimlik bir seçkiyi getiriyorum. Şunu da söylemeyelim ki; Türkiye'de en çok üreten sanatçılardan biriyim. Hatta belki de başındayım. Kaç resim yaptınız derseniz, en az 2500, 3000 resim yaptım. Diğer uygulamalar baskılar ve değişik tekniklerle uğraştım. Ve sonra büyük bir ekiple çalışıyorum ve bu Türkiye'ye yabancı geliyor. “A...” diyorlar, “acaba resimlerini asistanları mı yapıyor?” Benim bir ara 25- 30 tane asistanım vardı şimdi daha sınırlı ama sizle şurada konuşurken, şu anda Özbekistan'da benim eserlerimi 100 tane genç kız ipek halıya dokuyor ve belki de 2 ila 4 sene sonra bitecek. Hem eserlerimin orijinali hem yanında ipek halısıyla birlikte, bütün dünyada dolaşan sergiler yapacağım. Ben sadece Türkiye sınırları içinde kalan bir ressam değilim. Birçok dünya müzesinde eserim var, sürekli de bütün dünyada sergiler yapıyorum. Ve bu benim ilişkilerim benim görüşmelerim buraya birçok insanı getirecek. Nasıl ki Burhan Doğançay geldiği zaman Turgutreis'e, onun burada olması bir avantaj getiriyorsa, benim için de aynısı geçerli. Ben öğretim üyesi, müzeci, organizatör, sanatçı kimliğimle, bu kapsamda çalışmalar yapacağım için Bodrum'a daha çok hizmet edeceğimi zannediyorum.

 

“Ben Bodrum'un bir gönüllü hemşerisiyim…”

 

Peki, neden özellikle Bodrum'u seçtiniz?

Çünkü Türkiye'de hiçbir kentin gelişimini Bodrum kadar ilginç bulmuyorum, bu kadar şanslı da bulmuyorum. Ve de sanat kenti olma kimliğini de Bodrum'a yakıştırıyorum.  O yüzden ben Bodrum'un bir gönüllü hemşerisiyim. O yüzden sergilerime bütün Bodrumluları davet ediyorum. Bu sergideki resimler Bodrum'da kurulacak olan Devrim Erbil Çağdaş Sanat Müzesi'nin eserleri olacak. Ben tüm bu sergideki eserlerimi kente Bodrum'a armağan edeceğim. Ve Bodrum'un, Bodrum'a çok yakıştırdığım sanat kenti kavramının gerçekleştirilmesi için elimden geleni yapacağım.

 

“Bodrum'un ileriye gitmesi için birçok şey yapabileceğimizi düşünüyorum. Yeter ki Bodrum beni istesin, çünkü ben Bodrum için her şeyi yapmaya hazırım.”

 

Müzede eserlerin orijinallerinin yanında halı örneklerini de sergileyecek misiniz?

Kesinlikle. Çünkü bunun çok önemli olduğunu biliyorum. Daha çok var. 60 kadar çok özgün halım var müzeye koyacağım. Çünkü halı, Türklerin insanlığa armağanı olan, Orta Asya'dan Türklerin getirdiği bir tekniktir.  Ve ben Türk halkının da ölmeye, can çekiştirmeye doğru giden, ölmek üzere olan halı sanatının yaşatılması için akademide çalışmalar yapıyorum. Bu arada baba tarafım Uşaklıdır ve Uşak, halıcılığın merkezidir. Eşme kilimleri de meşhurdur. Uşak'ın Eşme ilçesinde üç yıl önce kilim festivalleri olurdu ve ben de orada jürideydim. 50 metrekarelik bir kilim yapmışlar meydana koyup sergilemişlerdi. Uşak Belediye Başkanı Ali Erdoğan da mimardı.  Halıyı kilimi ona anlattığım zaman “hocam” dedi “Burada da bir müze yapalım.” Çağdaş halı yapan arkadaşlarımdan örnekleri ben alırım ve kendimden örnekler armağan ederim dedim. Şimdi Uşak'ta gelenekten çağdaşa halı kilim müzesi var. Benim değişik tekniklerle yaptığım bütün işler yaşamın içinde görülecek.  Müzenin bir odasında değil, mozaik bu havuzda gözükecek, vitray burada bahçede ışıklandırmalarla görülecek, seramikler yollarda gözükecek. Burasını böyle ömrüm yeterse ve heyecanım sönmezse ki bu biraz da Bodrumlulara bağlı, beni benimsemelerine bağlı çünkü ben heyecan insanıyım. Bu heyecanım sönmediği takdirde Bodrum için önemli şeyler yapacağız ekibimle birlikte. Yeter ki Bodrum beni istesin. Ben, her şeyi yapmaya hazırım.

 

“Benim hayat felsefem; herkes daha hoş görülü olsun, daha duyarlı olsun, sevgiyle baksın dünyaya.”

 

Hayat felsefeniz nedir?

Anadolu toprağının kültürel mirası çok yaratıcı ve birçok kültürün üst üste gelmesiyle oluşmuş. Dünyada hiçbir yerde böyle bir coğrafya yok. O nedenle Anadolu'da yaşayanların bu kültürel mirasa sahip olanların genlerinin -ben kültürün de genlerle geçtiğine inanan bir insanım- farklı bir yapıda olduğunu düşünüyorum. Tabi buna genetik olarak aileden gelen enerji, coşku ve bir de çağdaş bir Türkiye'nin bundan 70 yıl öncesinin, Cumhuriyetin coşkulu bir döneminde idealist olarak yetişmenin nedenlerini de katmam gerek. Dolayısıyla ben idealist, ülkesini seven, yaptığım her işin ülkeye yararı olmasını, sanatçı olduktan sonra da sanatın ileri gitmesi için bütün hayatımı buna adamış bir insanım.
Yani düşünün ki, 80 yaşından sonra diyelim ki yoruldum, hepsi bu kadar, yaptımsa yaptım diyebilirim; burada sakin bir şekilde otururum, canımın istediği gibi gazete okur, yürüyüş yapar, ıslık çalar, şarkı söyler ve canımın istediği zaman da resim yaparım ama ben hala niçin Bodrum'u dert ediniyorum, Gaziantep'i ya da başka bir yeri dert ediniyorum kendime ve hala üniversitelerle bağlantılarım var hala çocukların resim çalışmalarında ya da jürilerinde bulunuyorum. Yani yapıcı olmakla birlikte coşkusunu, enerjisini; dalındaki bir alanda, Türkiye'nin daha ileri gitmesi için harcayan bir insanım, kendi tecrübelerimle birikimimle işlerimle... Tecrübeler kolay elde edilmiyor. Ve bunlar benim çağdaşlık düşüncemle ve ülkenin daha da ileri gitmesi özlemiyle birleşince ve bu düşüncenin de en iyi yeşereceği toprağı Bodrum olarak gördükten sonra hayat felsefem ortaya çıkıyor; herkes daha hoş görülü olsun, daha duyarlı olsun, sevgiyle baksın dünyaya. Savaş olmasın; barış, mutluluk olsun temennilerini ve isteklerini de ancak sanat yapabilir. Sanat; yeniliğin, yaratıcılığın, girişimciliğin kaynağıdır.  İnsanlık için tek umut sanattır diye düşünüyor. Çünkü sanat bütün bu insancıl değerleri kendinde toplayan bir oluşumdur.

 

Sanatınızda Bodrum'u da kendinize bir ilham kaynağı olarak görüyor musunuz? 

Burada çok fazla kabuğuma kapanıyorum ama öncelikle bir düşünce kısmını olgunlaştırmak için bu… Mekanlara bakarsak, Bodrum kalesi ve çevresi çok ilginç... Ben bir peyzaj ressamı değilim ama o simgeleri, motifleri kullanacağım. İstanbul yaşadığım dönemde önemliydi, resimlerimde de çokça yer verdim ancak bundan böyle Bodrum önemli olacak… Teşekkür ederim.