Röportaj
OSMAN UĞUR SERT
OSMAN UĞUR SERT
06.04.2016 09:34

Bodrum Ticaret Odası (BODTO) eski Yönetim Kurulu Üyelerinden, Bodrum Belediyesi'nde de 20 yıl Meclis Üyeliği yapmış turizmci Osman Uğur Sert ile Bodrum'un dününü ve bugününü konuştuk.

 

Ticari sicil kaydınızı 1969 yılında yaptırmışsınız. O yıllardan bahseder misiniz bizlere? O dönemde ticari hayat nasıldı?

5 lira vermiştik Milas'ta yaptırmıştık kaydımızı. 12. sıraydık. Lokantacılık yapıyorduk o yıllarda yine Gümbet'te. Adı Ege idi. ZETAŞ ismi de benim babamın lakabıydı. Manası da “Zengin Turistik Anonim Şirketi” idi.  Zengin Turistik Anonim Şirketi kuracağım derdi. Oradan da ZETAŞ olarak kaldı lakabı. Öksüzdü, yetimdi babam. Çanakkale Savaşına gitmişti babası, o yüzden bilmiyordu hiç babasını. Anne yok baba yok... Sıfırdan gelmiş babam buraya. Babası da Mumcular'dan Bayır'dan gelmiş. Ayakkabıcıymış iflas etmiş dedem. Hızıroğulları derler. İslamhaneleri'ne yerleşmişler o yıllarda. Oradan da tabi babası Çanakkale'ye gidiyor, bir daha dönmüyor. Annesi de ölüyor üç yaşındayken. Hayat bitiyor. Daha sonra dayısının yanında çalışıyor babam, demirciliktir derken altın bileziğini alıyor, askere gidiyor geliyor ve Mumcular'a dönüyor. Mumcular'dan yine geri buraya dönüyor. Hayatına Bodrum'da devam ediyor. Burada annemi buluyor, annemle evleniyor. 1940'ta annemin karnına ben düşüyorum. Burayı alıyor caminin olduğu yerleri (Şu anda Atatürk Caddesi'ndeki Babil, Uğur Taksi ve Otantik Ocakbaşı'nın bulunduğu alan) İçmeler'de tersanemiz var. İlk girdiğiniz tersane bizimdir. Gümbet'te de restoran açtık daha sonra. Ersan otellerin olduğu yerler bile bizimdi. Bu çarşıdaki Akbank'ın olduğu yer de… Hatta ben orada 1966 yılında kahvecilik yaptım. Gece 3'te kalkardım.

“ZETAŞ ismi benim babamın lakabıydı. Manası da “Zengin Turistik Anonim Şirketi” idi.  Zengin Turistik Anonim Şirketi kuracağım derdi.”

 

O zamanlar nasıldı çalışma hayatı?

O zaman kömür vardı böyle şimdiki gibi lüks değildi. Buradaki İzmir otobüslerine gece çay çıkarıyordum. Hayat ucuz değildi. Herkes kapacak hayatı ama çalışarak, öyle yağma yok. Ben hayat okulunu okudum. Gümbet'ten yürüyerek Bodrum merkeze gelirdim çantayla okumaya. Yağmurda ıslanırsın buraya kadar gelirsin. Buradan ıslanırsın dönüşte de oraya kadar gidersin. Turgutreis Okulu'na gelirdik. Cumhuriyet'e gelirdik. Okul yoktu bizim zamanımızda daha fazla. Ortaokula kadar işte… O zamanlarda para yok, o yok, bu yok... Benim çocukluğumda, beş kişi sayardım ben zengin diye cebinde 5 lira para var diyebileceğim 5 bin lira yani… Ben 10 kuruşa çay sattım. Kuruş bu, akşama kadar birikmezdi. Gümbet'te restoran açtık. Ege Restoran. Orayı işlettik. Orası 5 – 10 sene kadar biraderle beraber bayağı gitti. Sonra da ayrıldık. Restoranı böldük ortadan. Ben ZETAŞ Camping'i açtım o da Magnific Otel'i açtı Gümbet'te. Biraderim Mehmet Ceylan işletiyordu rahmetli, şimdi ise yeğenim Ömer devam ettiriyor, işletiyor.

“Her zaman ezilenin yanındayım. Bize önce insan lazım…”

23 Temmuz 1977'den beri BODTO üyesisiniz. Ticaret Odası'nın işletmeleriniz açısından ne gibi faydaları oldu?

Kredi kullandırdılar, destek oldular tabi hep. 12. sıradaydım. Bodrum Ticaret Odası Yönetim Kurulunda da turizmde çalıştım. Ata Aya Başkan'dı. O dönemde Emin Anter de Bodrum Belediye Başkanıydı. Seçim bürosu yapmıştım burayı. 20 sene de zaten Bodrum Belediyesi'nde Meclis Üyeliği yaptım. 3 sene de CHP'nin İlçe Başkanlığını yaptım. Benim dönemimde geldi. 40 seneden sonra sol iktidarı getirdim ben buraya. Kolay değil. Ama particilik yapmadım, hiçbir zaman da yapmam ama partimin yanındayım. Her zaman ezilenin yanındayım. Bize önce insan lazım… Sen lazımsın bize. Bir değer. Seni yetiştirmek bizlerin büyüklerin borcu… İyi bir şeyler vermek sizlere akıl vermek fikir vermek. Benim kız turizm otelcilikten mezun Bilkent'ten, oğlum da Amerikan Kültür'den mezun. Görevimiz gençlerimizin çocuklarımızın önünü açmak.

ZETAŞ Camping'i işletiyorsunuz yıllardır. Peki, eskiye göre turizm nasıldı? Hippiler de gelip kalıyorlar mıydı?

Gelseler bile onlar daha dürüsttü. Ama paralısı geliyordu, dürüstü geliyordu. Parası olan geliyordu.

Unutamadığınız bir anınız var mı ZETAŞ'ta yaşadığınız?

Bir oğlak alıp gelmiştim oraya. O oğlağı da aynen kedi gibi yetiştirdik. O masadan bu masaya gidiyordu, evcil oldu. En sonunda müşteriler mi şikayet etti ne oldu bilmiyorum. Oğlak nereye gitti derken benim birader rahmetli, oğlağı oradakilerle kesip yemişler haberimiz yok. 

Şimdiki turizm sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir denge olması lazım… Mesela 10 tane 20 tane kuaför var. Mahallelerde 2- 3 tane kuaför olması lazım ama bu 20 taneye çıktığı zaman olmuyor. Bu bende bir çizgidir mesela işyerlerimde 2 aynı işyerini yan yana vermem. Ticaret Odası da dahil Esnaf Derneği ve Belediye bunların üçü bir olacak. Bu şart! Bir tencereyi ocağa koyarken nasıl koyarsınız? Yan koyabilir misiniz? Koyamazsınız. Belediye, esnaf dernekleri, kurumlar bir yere gelecekler ve mahalle mahalle değerlendirecekler. Avrupa yıllardır bunu yapıyor. Ben ilk önce bunu öğrendim, kendimi yetiştirdiğime göre bu böyle. Turizme bilinçlice varmak lazım, bilinçlice yürümek lazım, insanlara değer vermek lazım, esnafa da değer vermek lazım. O da kendisini ayakta tutsun.

“Bulaşıkhanede, çaycılıkta, çobanlıkta, çiftçilikte, bahçıvanlıkta hayatı birebir öğrenerek yaşayacaksın!”

Peki, bu konuları siz de kendi döneminizde dile getirdiniz mi çözüm için?

Getirdik. Getirdik ama olmuyor. İlk önce de tabi hükümetteki insanların psikolojik olarak da etüt edilmesi gerek. Bu işi kaldırır mı, yapabilir mi diye. Eline vereceksin bir işi. Sayın Güven Bey vardır Belediye doktoru bilirsiniz ki ben 20 sene Belediyede kaldım, 10 sene Bakanlığa yazı yazdık bize doktor verin diye. 10 sene sonra bir doktor getirtebildik buraya Güven Bey geldi. Böyle bir devlet olur mu ya. Otogarlar şunlar, bunlar. Otogarlar bizim zamanımızda Torba Kavşağı'nda o meralara kalkacaktı. Tam Ecevit zamanında biz düzene soktuk haydi hükümet yıkıldı. Yok, genel kültürümüz yok bizim. Temelde onu diyorum yani ehli insanlar yetiştireceksin; Avrupa'da tahsil yaptıracaksın eğiteceksin nasıl oluyor görsünler diye. Ben kendimi öyle yetiştirdim. Bulaşıkhanede, çaycılıkta, çobanlıkta, çiftçilikte, bahçıvanlıkta hayatı birebir öğrenerek yaşayacaksın.