Röportaj
İlk Avrupa Güzelimiz Günseli Başar
Türkiye'nin ilk güzellik yarışması, 1925 veya 1926'da İpek Film Şirketi tarafından düzenlenmiştir. Melek [bugünkü Emek] Sineması'nda yapılan yarışmayı sinemanın yer gösterici kızlarından Matmazel Araksi Çetinyan kazanmıştır.
10.03.2009 16:55

Basın, organizasyon bozukluklarını bahane ederek, yarışmayı geçersiz saymıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Atatürk'ün de desteğiyle, güzellik yarışmaları Türkiye'yi tanıtmak için "masrafsız propaganda" olarak görülür; kadınlar "memleket adına milli bir vazife" olarak bu yarışmalara katılmaya çağrılırlar; seferberlik başlatılmıştır.

 

1929 yılındaki ilk güzellik yarışması için Cumhuriyet gazetesi büyük bir kampanya düzenler. Gazetede çıkan haber ve ilanlarda bunun milli bir vazife olduğu vurgulanarak, Türk kızları yarışmaya davet edilir. Ancak böyle bir yarışma düzenlenmesi basında polemiklere neden olur. Tartışmalar sürerken dönemin hükümetinin de desteklediği yarışma 2 Eylül 1929 yılında yapılır. Türkiye nin ilk güzeli Balıkhane Nazırı Mehmed Tevfik Bey'in torunu Feriha Tevfik Hanım olur; Feriha Tevfik Hanım, organizasyon bozukluğu nedeniyle o yılın Avrupa ve Amerika güzellik yarışmalarına katılamaz. 1930 yılında Amerika da yapılan yarışmaya katılır; dereceye giremese de büyük sükse yapar ve Hollywood'dan film teklifleri alır. Fakat on dört yaşındadır ve çok sevdiği ülkesinden ayrı kalmayı göze alamadığı için teklifleri kabul etmez.

 

Cumhuriyet gazetesi 1930 yılında ikinci yarışmayı düzenler ve Mübeccel Namık Hanım kraliçelik tacını takar. 16 Ocak 1930 tarihli Resimli Uyanış dergisinde haber şöyle verilir: "Bu hafta Cumhuriyet gazetesinin teşebbüsü ile ikinci defa olarak bir Türkiye güzellik kraliçeliği daha intihap olundu. Bu yeni kraliçe Mübeccel Namık Hanımdır, kendisi yeşil gözlü, uzun boylu ve çok mütenasip endamlıdır. 1931 yılının kraliçesi Naşide Saffet Hanım, 1932 yılında Keriman Halis ve 1933 yılında da Nazire hanım Türkiye Güzeli ünvanını alırlar. Bu son güzeli Atatürk beğenmez ve bir süre güzellik yarışmalarına ara verilir. Yarışmalar 1948 yılında yeniden başlayacaktır.

 

1950'li yıllarda Türkiye artık değişim sürecine girmiştir. 1952 yılında Celal Bayar genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 3. Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes'te Başbakanıdır. Aynı yıl Amerika Genel Kurmay Başkanı Eisenhower Türkiye'ye gelir. Türkiye'ye girmeleri yasak olan hanedan üyelerinin yurda girebilmelerine ilişkin kanun kabul edilir. Ağrı Dağına tırmanan ilk Türk dağcıları, zirveye bayrağımızı dikerler. Ve… Napoli'de yapılan Avrupa Güzellik yarışmasında, Türkiye Güzeli Günseli Başar birinci olur.

 

Günseli Başar, subay bir babanın kızı olarak 22 Ocak 1932 yılında Diyarbakır'da dünyaya gelir. Babasının görevi nedeniyle nüfus kayıtlarına Erzurum'da geçer. Anne tarafı Rumelili, baba tarafı Gürcü'dür. Annesinin babaannesinin kardeşi, İzmir Saat Kulesini yapan ve Darülacezeyi kuran Halil Rıfat Paşa'dır.

 

İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenci iken hocalarının ısrarıyla, Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlenen bir güzellik yarışmasına katılır. Daha Akademide okurken, bir gün okulun bahçesinde ders çalışmaktadır. Önünden geçenler “Kraliçeyi selamlarız” diyerek Günseli'yi selamlarlar. Akademinin en güzel kızı seçildiğinden haberi yoktur…  Hocası Kenan Temizan bir gün şöyle der: “Erkek evladının vatanı için yapacağı şey askerlikse, senin gibi bir kız içinde bu yarışmaya katılmak ve ülkesini onurla temsil etmektir.” Bu sözler artık ısrarlara dayanamayacağını anlatır. Bir subay kızı olarak işin içine vatan girince hayır demez… Ve 1951'de Türkiye güzeli seçilir. Ertesi yıl İtalya'nın Napoli kentinde düzenlenen Avrupa Güzellik yarışmasında Türkiye'yi temsil eder ve Avrupa Güzeli seçilerek Avrupa Güzellik Kraliçesi  ünvanını kazanan ilk Türk olur. Ablasıyla birlikte Napoli'ye gittiğinde henüz 19 yaşındadır. 19 yarışmacı arasından birinci seçilmiştir.

 

Akademide okurken heykeltıraş olmak istemektedir. Ancak çocukluğundan beri kronik eklem romatizması hastasıdır. Avrupa güzeli seçildikten sonra okul da hayal olur… Artık katılması gereken yemekler, davetler, etkinlikler vardır hayatında.

Unutamadığı anılarından biri o yıllardandır… Beşiktaş iskelesinde, yapılacak bir etkinliğe katılmak üzere arabanın içinde beklemektedir. Tanıyanlar bir anda arabanın etrafını sararlar, hep birden bağırmaktadırlar… “Bana baksana” diye… O kadar sıkılır ki, elleriyle yüzünü kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlar… Yıllar geçmiştir aradan ama o hala “sanki hayvanat bahçesinde maymun seyreder gibiydi insanlar…” demektedir.

Yolda yürürken önce “ne güzel kız” diyenler, O'nun Avrupa Güzelimiz Günseli Başar olduğunu anlayınca bu kez “O kadar da güzel değilmiş” derler… Genç bir kızın kalbinde açtıkları yaraya aldırmazlar bile…

 

Henüz 23 yaşındayken ilk evliliğini yapar… İkinci evliliği de 1959 yılındadır. Her ikisi de kısa süren evliliklerdir… İkinci evliliğinden Aslı adında bir kızı olur… Hala konuşmaz evlilikleri hakkında, “gençlik işte” der sakince bu konu açılınca.

 

Film teklifleri, sahne teklifleri alır, ama o işler ona göre değildir. Sonra gazetelerden teklifler gelir, Cemiyet Haberleri yazması için… İstemez… Daha sonra Hürriyet gazetesinin sahibi Erol Simavi'nin teklifini, kızı Aslı'yı yurt dışında okutma karşılığında kabul eder. Hürriyet gazetesinde 1 sene kadar çalışır. Köşesinin adı “Günseli Oradaydı” olur… Gazeteci Günseli, köy düğünlerine de katılır, politik bir yemekte de bulunur. 1978 yılında bir işe giderken geçirdiği trafik kazası iş hayatını bırakmasını gerektirir. Yüzünde 33 dikiş, kafatasında çatlak vardır. Kolu kopmuştur, defalarca ameliyat olur… Tekrar hayata dönmesinin şerefine annesi ona bir seyahat hediye eder. Dönüşünde artık bir daha çalışma hayatına dönmez ama sosyal etkinlikler, sempozyumlar organize edip, dünyanın dört bir köşesinden konuklar çağırarak hala devam etmektedir.

 

Bir daha evlenmez… Aslı'da düzenini kurmuş,

2 çocuk annesi olmuştur. Bodrum'a yerleşir. Babasından aldığı emekli maaşı ve İstanbul Etiler'deki evinin kirasıyla geçinmektedir. Evinin duvarlarını Çallı'nın yaptığı kendi portreleri süsler. Fazla renk sevmez… Evinde ve giysilerinde seçtiği renkler yaşamı gibi sadedir… Duman adlı kedisiyle beraber yaşamaktadır…

 

Bakmaya doyamayacağınız güzellikteki Türk gözlerinde derin bir hüzün saklıdır. “Ülkemin hali kalbimdeki en büyük kırgınlık…” der o gözler…

Günseli Başar… Güzellikse budur işte dedirtecek kadar güzel… Her hareketi, oturması, kalkması, elinin hareketleri zarif olmanın tanımı, kadın olmanın tanımı… Her haliyle insan olmanın tanımı…

Röportajı gerçekleştiren : Ayşe Özer

78 yasinda yetim maasi almak
Aliye Kale
Aslinda ne uzucu, 78 yasinda bir kisiye babasindan yetim maasi verilmekte. Ne mantiksizlik! Bu uygulamanin bir an once kaldiirmasi lazimdi. Memeru, iscinin maasinin bu tur yanlis uygulamalarin duzenlenmesi ile daha cagdas seviyeye gelmesi lazim.
29 Kasım 2009 Pazar 22:50