Röportaj
Dilek Sabancı
Bodrum Ticaret Odası ve Sea Garden Oteli’nin ortaklaşa olarak Bodrum Sağlık Vakfı Yararına düzenlediği geceye onur konuğu olarak katılan Dilek Sabancı, Bodrum’da yapılan çalışmaları hayranlıkla dinlediğini ve ders çıkardığını belirtti
08.05.2011 10:35
ve Bodrum'a turizm yatırımı yapmayı düşündüğünü kaydetti.

Bodrum'da turizm yatırımı yapmayı düşünen ve bununla ilgili araştırmalara başladığını da ifade eden Sabancı, özellikle Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon tarafından “Dilek Sabancı yatırım yapmak isterse tüm olanaklarımızı kendisine sunarız” demesi ile Bodrum'da Sabancı markalı bir otel yapmak için ikna olacağa benziyor.

Ortakent Palavra Balık Restaurant'ta BODTO'nun konuğu olan Dilek Sabancı ile engelliler, Bodrum ve turizm yatırımları konularında konuştuk. Samimi konuşmaları ve mütevaziliği ile dikkat çeken Dilek Sabancı'nın birkaç sene sonra Bodrum'a yerleşmeyi bile düşünebileceğini söylemesi üzerine, Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon'un kendisine her türlü desteğin verileceğini ifade etmesi Dilek Sabancı'yı oldukça memnun etti. Kimbilir İstanbul'da çok önemli bir otel markası olan “Four Season” Bodrum'da da bir otel yatırımı yapar.

Dilek Sabancı'yı Sanayici Sakıp Sabancı'nın kızı olmasının dışında iki özeliği ile tanıyoruz. Birincisi başarılı bir iş kadını, diğeri de sosyal sorumluluk projelerine olan destekleri ve çalışmaları. Dilek Sabancı'yı kendisini anlatmasını istediğimizde hemen çalışmalarından özellikle de engelliler için yaptığı çalışmalardan ve projelerden bahsetmeye başladı.

“Sosyal sorumluluk projelerine destek vermek tabi ki çok önemli. Her şeyi devletten veya birkaç aileden beklemek doğru değil ve yetersiz kalıyor. Dolayısıyla herhangi bir sosyal sorumluluk projesinde insanlar el ele verirlerse çok daha başarılı projeler ortaya çıkıyor. Tüm geliri Bodrum Sağlık Vakfı'na bağışlanacak olan akşam yemeği organizasyonu için Ticaret Odası'nın misafiri olarak geldim. Buradaki çalışmaları görmem çok iyi oldu. Kendi vakfımızdan daha başarılı, daha güzel bir çalışma ortamı var. Herkesi işin içine katmışlar. Hem resmi kurumlar hem STK'lar ve hem de yarımadada yaşayan yabancıları işin içine çok güzel dahil etmişler. Örnek aldım. Dedim ki biz İstanbul'da hiçbir şey yapmıyormuşuz. Orada insanlar sadece hava atmak için oradalar. Halbuki burada sosyal komitedeki insanlar gerçekten çalışıyorlar. Şevk aldım. Zorlarsak İstanbul'da da aynı şeyi başarabiliriz.”

Yardımların nereye gittiği belli olduğunda, insanların mutlaka yardım edeceklerini ve katılımda bulunacaklarının altını kalın çizgiler ile çizen Sabancı, “tek taraflı emek yanlış olur, sadece Sabancı, Koç gibi ailelerin katılımının yeterli olmadığını düşünüyorum.
Başkaları da katılınca hem miktar artıyor, hem de başka kurumlara da yardım ediyorsunuz. Bodrum Sağlık Vakfın daki çocuk sayısı 160. Bu sayı hiç de az değil. Bunlar topluma kazandırılıyor. Önemli olan insanlara imkan vermek. İmkan verdikçe nelerin yapılabildiğini görüyoruz. Bir plaket vermek yerine bu çocukların yaptığı bir seramik veya başka çalışmayı hediye olarak vermek çok güzel bir katkı. Aynı zamanda o çocukları da motive edici. Bizim toplumumuz da giderek yabancılar gibi olmaya başladı. Bundan 10 sene önce sosyal sorumluluk projesi denildiğinde çok az kişinin farkındalığı vardı. Hiçbir şey hemen olmaz, zaman alır. Onlar yüzyıllardır yapıyorlar ve şimdi herkes otomatik olarak yapıyor. Ben ailemden gördüğüm için bana çok normal geliyor insanlara yardım etmek. Herkesin aynı tarza sahip olması bir zaman alıyor. Allah'tan biz ülke olarak bazı şeyleri çok çabuk yerine getiriyoruz. Avrupa ile aramızdaki farkı bu sayede çok çabuk kapatabiliyoruz. Benim bildiğim vakıf olayı Orta Doğu'da çıkmış bir olay. Daha sonra Avrupalılar almış ve geliştirmişler ve toplumun yararına kullanmaya çalışmışlar. Bu tür organizasyonlarda kurumsal destekler çok önemli. Çünkü bunu görünce insana da şevk geliyor.

Ben destek olunca benim desteğim sizi motive ediyor, siz destek olunca bu başkasını motive ediyor. Önemli olan bu halkaların büyümesi. Gençlerimizin, çocuklarımızın bu hizmetlerden faydalanabilmesi, tamamen iyileşemese bile insanların evden çıkması, bazı faaliyetlerde bulunmaları, sosyalleşmeleri, onların da bu hayatta daha mutlu yaşamalarını sağlıyor” diyerek aslında herkesin bildiği ama görmezden geldiği katılımcılığın önemini vurguluyor.

Engellilerin iş dünyasına kazandırılması hakkında sorduğumuz soru onu çok heyecanlandırıyor. İş kadını olmasının da getirdiği birikimle yapılması gerekenleri ve yapılanları ardı ardına sıralıyor. “Kesinlikle korumalı iş merkezlerinin daha da artması gerekli. İlk önce o gençlerin yetiştirilmesi gerekiyor, herhangi bir sanayi kurumuna faydalı olabilmeleri için. Ondan sonra da işe adaptasyonları çok önemli. İstanbul Sanayi Odası'nın yapmış olduğu bir iki örnek mevcut. “Bizim Köy” isimli bir proje var ve ben de onun kurucu üyesiyim. Belçikalı bir hanımın bağışladığı bir arazide seracılık yapıyorlar, tekstil atölyesi ve orada üretim yapıyorlar. Tabii ki bunların çoğalması gerekir. Doğumdan ölüme kadar bu insanlara ne olacağı çok önemli. Sadece rehabilitasyon ve eğitimle bitmiyor” Çok önemli bir sorunu dile getiren Sabancı, buralardan çıkınca bu gençlere ne olacak? derken özellikle engellilerin ekonominin içine sokulması gerektiğini, böylece kendilerine olan güvenlerinin yerine geleceğini ve daha sağlıklı bireyler olacağının tespitini yapıyor. Sabancı sözlerinin devamında şu değerlendirmeleri yapıyor;

“Normal bir insanın bile işe girip çalışması onu motive eder. Aynı şey bu çocuklar için de geçerli. Bir şeyler yapıp topluma faydalı olduklarını gördüklerinde daha mutlu oluyorlar. Örneğin bizim vakıfta da galoş yaparlar, seramik çalışırlar. Seracılık yapıyorlar ve ürünlerinin çoğunu belediyeye satıyorlar. İzmir Sanayi Odasındaki sanayiciler destek oluyorlar ama bunu daha fazla olması gerekiyor. Kaldı ki ülkede işsizlik varken, problemsiz bir insan bile işsizlik sorunu yaşarken bir insana iş bulabilmek ayrı bir konu. Burada devletimize de iş düşüyor. Özel kurumlar, kişiler nasıl destek oluyorsa devlet de bu insanlara bir takım kolaylıklar sağlayacak. Örneğin işverene kolaylık sağlayacak ki, o da bu tür kişileri işe alsın. Vergi affı olabilir örneğin. Bu şekilde daha çabuk yayılabiliriz ve daha fazla çocuğa istihdam sağlayabiliriz.

Vista Turizm adında çok başarılı bir şirkete sahip olan Dilek Sabancı çok önemli projeleri hayata geçirmiş. Yaklaşık 4 bin 100 ofisi bulunan şirket kişiye özel turistik geziler ve organizasyonlar hazırlıyor. Bodrum'un da turistik bir bölge olmasından kaynaklı, turizmin Türkiye'deki yapısını nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Dilek Sabancı turizm işinde 22 senesini doldurduğunu kaydederek “Turizmin yapısı çok değişti. Bu işe başladığım ilk 5 yıl içinde 7 milyon turist varken, şu an 25-30 milyon turist geliyor. Tek dezavantajı özellikle Antalya bölgesinde her şey dahil olması. Bu sistem iyi yatırımı olan işletmelere yeterli para kazandıramıyor. Bu da bizim tanıtım eksikliğimizden kaynaklanıyor. Turist gelsin de nasıl gelirse gelsin, para versin de ne kadar verirse versin deniliyor. Bizim o güzel tesislerimiz de bence kazanılan paralar çok az. Bodrum'un Antalya'ya nazaran daha iyi olduğunu düşünüyorum. Oteller tam anlamıyla doluyor mu, onlara iyi bakmak lazım. Bu da yine tanıtım eksikliğinin sonucu. Turizm fuarlarında herkes bireysel hareket ediyor. Bu bir dezavantaj. Halbuki bir destinasyon hazırlansa Türkiye tanıtımı için daha verimli olur. Fuarlarda herkes o yılı kurtarmaya baktığı için hedefler de buna göre az oluyor. Ben Türkiye'nin daha kaliteli turizm yapmasından yanayım. Ege bölgesinde yat turizmi daha fazla para bırakan bir turizm çeşidi. Neden ben Sicilya'ya gidip 400-500 Euro veriyorum. Bizde çok daha güzel sahiller var, hava var, güneş ve deniz var. Neden buralara gelen yabancı da 400-500 Euro'lar ödemesin. Bunlar da hep tanıtım eksikliğinin sonuçları. İstanbul nispeten daha iyi durumda” tespiti ile turizmde kalite ve fiyat istikrarının önemini tekrar vurgulamış oluyor.

“Bodrum benim için çok dinlendirici, yaşama yaşam, ömüre ömür katan bir yer. İstanbul'da o trafikten, keşmekeşten sonra bambaşka. Bodrum'u Antalya'dan daha çok seviyorum” diyen Dilek Sabancı Hemşehrimiz olmayı düşünmez misiniz? sorumuza olumlu olarak algıladığımız şu cevabı veriyor “İnşallah yakında olurum. Antalya, Adana bana çok nemli geliyor. Zannederim buralar o kadar nemli değil.”
Bodrum'a hem sizi hem de yatırımlarınızı bekliyoruz dediğimizde açık kapı bırakan bir yanıtla söyleşiyi bitiriyoruz. Sabancı “Umuyorum ileride olur. Şu anda Çeşme de bir otel projemiz var. Onun bitmesini bile beklemeden yeni bir proje de burası için düşünülebilir”

Bu söyleşi sırasında Başkan Kocadon'un Dilek Sabancı'ya net ve cazip cevabı, Bodrum'a Sabancı yatırımın ve markasının geleceği konusunda umut olduğunu gösteriyor. Four Season gibi çok önemli bir otel markasının Bodrum'da olması, Bodrum turizmine neler katar düşünebiliyor musunuz?