Zeki Köylü
Servet Etkisi
27 Aralık 2007 Perşembe

 

 

 

 

Değerli BODTO üyeleri, Sevgili Bodrumlular

 

Son günlerde ekonomi çevrelerinde yazılanlar ve söylenenler geçen yılların iyimser havasını pek yansıtmıyor. İzlediğim kadarıyla uyarılar sıklaşmaya başladı.

 

Örneğin, Yiğit Bulut:”ekonomi anlatıldığı gibi değil söylenenler gerçeği yansıtmıyor” diyor. Ayrıca Türkiye kalkındı diyenlerin doğruyu söylemediğini, iç ve dış borçlara ödenen reel faizin zirve yaptığını, hızla artan dış borçların %50'den fazlasının son beş yılda alındığını, bu rakamların Türkiye'yi yeni ekonomik krizlere götüreceğini ve bundan kaçınmanın da her geçen gün olanaksızlaştığını vurguluyor.

 

Açıklamalarında çok özenli davranan Asaf Savaş Akad ise artık düşük enflasyona bakarak, ekonomi istikrarlıdır demenin yanlış olcağını, ekonominin geri kalanında ciddi dengesizliklerin sürdüğünü, hatta düşük enflasyonun bu dengesizlikler pahasına elde edilmiş olduğunu vurguluyor. Ve ekliyor; kalıcı ekonomik istikrarın ikinci koşulu düşük enflasyondan sonra, düşük faizlerdir. Yüksek faizlerin kendisi başlı başına istikrarsızlık işaretidir. Yüksek faizde dış açık büyür ve ekonomide ciddi dengesizlikler ortaya çıkar.

Deneyimli ekonomi yazarlarından Güngör Uras, Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince'nin “Bu tablo olumsuz bir tablo, özel sektör dışardan borçlanmaya itiliyor” sözlerine atıfta bulunarak iktidar çevrelerinin “ekonomi güllük gülistanlık, müthiş kalkınma içindeyiz” açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını söylüyor.

 

Erinç Yeldan ise köşesinde Türkiye'nin Latin Amerikalaşmaya doğru nasıl gittiğini anlatıyor. Şöyle ki; Türkiye ekonomisinin dört önemli özelliğinin 2001 Krizi’nden sonra ön plana çıktığını söylüyor.

- Hızlı büyüme (2003 -2007 arası ortalama % 7,4)

- Ucuz döviz (ABD doları 2000 yılında 100 ise 2007 yılında 51,7)

- Yüksek dış açık (2003 yılında milli gelirin % 3,4 ü,2007 yılı itibariyle % 7,2 si)

- Yüksek işsizlik (%9,2 si açık %7,7 si gizli toplam %16,9)

 

Bu dört olgu, üç önemli makro ekonomik gelişme ile birlikte gerçekleşmiştir.

- Enflasyon hızında büyük çaplı düşüş

- Dış borçlarda hızlı yükseliş

- Başta bankacılık ve tarımı destekleme, sosyal güvenlik, kamu ve sağlık alanlarında reformlar ve kapsamlı özelleştirmeler.

 

Bu gelişmeler bir araya getirildiğinde şu sonuca ulaşmaktayız: “Türkiye ekonomisi hızla Latin Amerikalılaştırılmaktadır”.

 

Başta Arjantin olmak üzere Latin Amerika ülkelerinde 90’lı yıllarda aynı hızlı reform sürecini görmekteyiz. 1 Pezoyu 1 Dolara eşitleyen Arjantin, enflasyonist baskıları kırmış ve 90'lı yılların ikinci yarısında kapsamlı özelleştirmeler yapmıştı. Kamu ağırlığı azaltılmış, sermaye girişi hızlandırılmıştı. Bu nedenle borç stoku hızla yükseldi. İlk yıllarda Arjantin'de büyüme hızı ve enflasyonu düşürme başarısı göz alıcıydı. Aksayan şey ise işsizlikti. Milli geliri 1990-98 arası birikimli olarak % 52 oranında büyüdü. Enflasyon % 2 ye çekildi, döviz bollaşmış, özel sektör önemli ölçekte dış borçlanma olanağını elde etmişti. Yüksek dış açıklar, özelleştirmelerde elde edilen dış kaynaklar sayesinde “soğuk para“denilen uzun vadeli sermaye girişleriyle kapatılabiliyordu. Resmi çevreler “Şimdi artık her şey değişti, reformlar devam ettiği müddetçe sermaye girişleri ve büyüme devam edecektir” diyorlardı.

 

İşsizlik konusunda ise artık makro dengelerin tutturulduğunu ve sıranın mikro reformlara geldiğini söylüyorlar ama bunlara bir türlü sıra gelmiyordu. %100 üzerinde seyreden enflasyon %2 ye gerileyince tüketici ve borçlanma iştahlarında önemli artışlar oldu. Enflasyondaki bu gerileme hane halklarının ve şirketlerin ellerindeki varlıkların reel değerlerinde büyük artışlar meydana getirdiğini fark ettiler. Bu sanal artış bu iştahın kabarmasında önemli rol oynadı.

“servet etkisi” denilen bu süreç düşen enflasyonun bir yansıması idi. Ancak bir defalık servet etkisinin reel gelirlerde sürekli artış anlamına geldiğini sananlar 1996 yıllarında yanıldıklarını anlamaya başladılar. Bu da tüketimde ve yatırımda yavaşlamayı getirdi. Adım adım bu süreç 2001 krizinin hazırlayıcısı oldu.

 

Bence bütün bu ekonomistlerin değerlendirmelerini ciddiye almak zorundayız. Türk Özel Sektörü Arjantin'den ders çıkarmalı, tsunami dalgalarının yaratacağı etkileri en aza indirmeye çalışmalıdır. Unutmamalıyız ki; “servet etkisi” sanal ve geçici, açık ve dış borçlar ise gerçek ve kalıcıdır.

 

Saygılarımla